BURDUR/GÖLHİSAR –ORASI NERESİYDİ? KİBYRA ANTİK KENTİ –HİÇ DUYMADIM! EĞER BU İFADELER SİZİN İÇİN DE GEÇERLİ İSE GÖLHİSAR’LA TANIŞMANIN VE KİBYRA’NIN KEŞFİNİ GÜNDEMİNİZE ALMANIN VAKTİ GELDİ.

Denizli-Antalya
yolundan batıya doğru sapıyoruz ve 25 kilometre gittikten sonra Burdur
ilinin en güneybatı ucundaki ilçesi Gölhisar’a ulaşıyoruz. Yaklaşık bin
metre rakımlı bir ovanın kenarında bulunan Gölhisar’ın etrafı Batı Toros
Dağları. Bu dağlar Dalaman çayının azgın sularının kaynağıdır. Adı
Gölhisar olunca göl olmaz mı? Tabii ki var ancak çok görkemli bir şey
beklemeyin. Sazlarla kaplanmış Gölhisar Gölü ilçeden biraz uzak,
bereketli ovanın tam ortasında yayılan sevimli adacıklarla bezeli bir
gölcüktür. Yüzmek ve balık tutmak için İbecik beldesine çıkarken
Dalaman’ın oluşturduğu masmavi Yapraklı Barajı daha elverişlidir. Sabah
erkenden bir balıkçının ağına baktık: Göl sazanlarının yanında tatlı
suların kralı yayın balığını da gördük.
Gölhisar
Gölü'nün çevresinde ilçenin köyleri sıralanıyor: Yaman Dede’nin
türbesiyle Yamadı Köyü, dört ağızlı gürül gürül akan çeşmesiyle bir
tepenin yamacında konumlanmış güzel Uylupınar, göl kenarında yemyeşil
Hisarardı, tahtacıların yerleştiği Kargalı. Tarım ve hayvancılıkla
uğraşan bir toplumun yerleştiği, birbirinden güzel köyler işte. Gölün
doğu tarafında bir tepeciğin üstündeki kale harabeleri ilçenin isim
babasıdır. Gölhisar’ın kendisi mütevazı bir Anadolu kasabasıdır. Yaz
boyunca akşamüstü şehrin iki meydanını birbirine bağlayan ana cadde
trafiğe kapanıyor ve gençler, yaşlılar, çiftler, kalabalık arkadaş
grupları eğlence olarak yürüyüşe çıkıyor. Gezintiyi tatlandırmak
amacıyla kimisi bu bölgeye has çörekotu kahvesini yudumlar, kimisi bir
kâse kar şerbetini tercih eder. Kar şerbeti yine Gölhisar’a özel bir
tat. Kışı sert geçen yaylalarda ikinci veya üçüncü kardan sonra kocaman
kuyular kazılır, içine o tertemiz kar doldurulur, iyice bastırılır ve
iğne yapraklarıyla kapatılır. Bu kar, yazın sonuna kadar erimez.
Şerbetçiler günlük kar ihtiyaçlarını jüt çuvallarıyla yayla kuyularından
indirir; üzerine pekmez dökerek tüketiciye sunarlar. Eğer Gölhisar
ziyaretiniz bir cumartesiye denk gelirse, canlı ve çeşidi bol pazarı
gezdikten sonra bir Yörük çadırında kar şerbeti molası vermenizi tavsiye
ederiz. Yine bir başka Gölhisar klasiği olan yaprak saç kavurmayı
denemeden buradan ayrılmayın. İnce dilimlenmiş etin kızgın sac üstünde
sadece 35 saniye kavrulması, bu yemeğin püf noktasıdır.
Teke
yöresine dâhil olan Gölhisar, oldukça zengin bir halk kültürüne sahip.
Halk ozanları, sipsi, kaval ve cura çalan müzisyenler, bu çalgıları ev
atölyesinde imal eden emekli bir öğretmen, otantik kına gecesi
kıyafetleriyle İbecik beldesinin kız folklor topluluğu, el dokuması
kumaşlar ve geleneksel sanatlar, burada rastlayacağınız yöresel
unsurlardan birkaçı...
Yazın
ortasında Gölhisarlılar bunaltıcı sıcaklardan yaylalara kaçar. Baharda
yemyeşil olan meralar hazirandan sonra sararıyorsa da yıl boyu onlarca
pınardan su akıyor. Henüz hiçbir turistik altyapı, hatta bina veya
elektrik olmayan yaylalarda şehirliler, doğal hayatı yaşama fırsatı
buluyorlar. Gölhisar’a sadece 5 kilometre uzaklıkta bulunan Böğrüdelik
Yaylası, yörenin en popüler piknik alanı. Daha yukarıdaki Armutlu
Yaylası’nda şifa arayan vatandaşlar birkaç aylığına çadırlara
yerleşiyor, yaz sebzeleri yetiştiriyor, serinliğin ve temiz havanın
tadını çıkarıyorlar. Yaylaları birbirine bağlamak amacıyla yeni açılan
toprak yol, bin 800 metrelere kadar çıkıyor ve nefes kesici ova
manzaralarına açılıyor!
Bütün
bunlar bir yana, Gölhisar’ı ziyaret etmenin en önemli nedeni bizce
antik kent Kibyra’dır. Şehir merkezinin iki kilometre batısında Akdağ’ın
eteklerindeki harabe kent, tek kelime ile olağanüstü! Roma
İmparatorluğu döneminde yaklaşık 100 bin nüfusa sahip bu antik şehirde
kısa süre öncesinde başlatılan kazılarda, görkemli ve son derece iyi
muhafaza edilmiş yapılar gün ışığına çıktı. 2006’dan beri Burdur Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi’nin arkeologlarından Yrd. Doç. Şükrü Özüdoğru ve
coşkulu ekibi; kocaman bir stad (stadion), geniş bir çarşı (agora),
oldukça büyük bir tiyatro ve hemen yanı başında yine 3 bin 600 kişiyi
oturtabilen bir Müzik Evi/Meclis Binası’nı (odeion/bouleuterion) ortaya
çıkardılar. Odeion’un sahne binası (skene) dimdik ayakta ve binanın
önündeki geometrik desenlerden oluşan mozaik tamamen sağlam. Sahne
bölümü (orkestra) bu yapının benzeri olmayan kısmıdır ama ne yazık ki
zarar görmesin diye üzerinde bir metre kalınlığında bir mıcır tabakası
var... Yine de orada olduğunu bilmek heyecan verici. Orkestranın
zemininde tamamen kırmızı ve beyaz mermer parçalarından yapılmış
olağanüstü güzellikte bir Medusa başı mozaiği döşeli! Antik kentin 1,5
metre yükseklikte, insanın içinde rahatça yürüyebileceği genişlikte bir
kanalizasyon sistemine sahip olması ziyaretçide ayrı bir hayranlık
uyandırıyor. Kazı başkanına bu arada özel bir teşekkür borcumuz var:
henüz bilimsel yayını yapılmamasına rağmen kazı alanını Skylife
okurları için fotoğraflamamıza izin verdi.
Kibyra’dan
çıkan önemli buluntular, stada giden anayolun kenarından çıkarılmış
gladyatörler kabartması başta olmak üzere, Burdur Müzesi’nde
sergilenmektedir. Gölhisar/Kibyra'yı ajandanıza not etmenizi tavsiye
ederiz. Bu harika yer, kesinlikle ziyaretinizi hak ediyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder