26 Kasım 2014 Çarşamba

BATI TORASLARA HİÇ GİTTİNİZ Mİ? GÖLHİSAR ZAMANI


BURDUR/GÖLHİSAR –ORASI NERESİYDİ? KİBYRA ANTİK KENTİ –HİÇ DUYMADIM! EĞER BU İFADELER SİZİN İÇİN DE GEÇERLİ İSE GÖLHİSAR’LA TANIŞMANIN VE KİBYRA’NIN KEŞFİNİ GÜNDEMİNİZE ALMANIN VAKTİ GELDİ.

Batı Toroslarda Bir Cevher: Gölhisar
Denizli-Antalya yolundan batıya doğru sapıyoruz ve 25 kilometre gittikten sonra Burdur ilinin en güneybatı ucundaki ilçesi Gölhisar’a ulaşıyoruz. Yaklaşık bin metre rakımlı bir ovanın kenarında bulunan Gölhisar’ın etrafı Batı Toros Dağları. Bu dağlar Dalaman çayının azgın sularının kaynağıdır. Adı Gölhisar olunca göl olmaz mı? Tabii ki var ancak çok görkemli bir şey beklemeyin. Sazlarla kaplanmış Gölhisar Gölü ilçeden biraz uzak, bereketli ovanın tam ortasında yayılan sevimli adacıklarla bezeli bir gölcüktür. Yüzmek ve balık tutmak için İbecik beldesine çıkarken Dalaman’ın oluşturduğu masmavi Yapraklı Barajı daha elverişlidir. Sabah erkenden bir balıkçının ağına baktık: Göl sazanlarının yanında tatlı suların kralı yayın balığını da gördük.
Gölhisar Gölü'nün çevresinde ilçenin köyleri sıralanıyor: Yaman Dede’nin türbesiyle Yamadı Köyü, dört ağızlı gürül gürül akan çeşmesiyle bir tepenin yamacında konumlanmış güzel Uylupınar, göl kenarında yemyeşil Hisarardı, tahtacıların yerleştiği Kargalı. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir toplumun yerleştiği, birbirinden güzel köyler işte. Gölün doğu tarafında bir tepeciğin üstündeki kale harabeleri ilçenin isim babasıdır. Gölhisar’ın kendisi mütevazı bir Anadolu kasabasıdır. Yaz boyunca akşamüstü şehrin iki meydanını birbirine bağlayan ana cadde trafiğe kapanıyor ve gençler, yaşlılar, çiftler, kalabalık arkadaş grupları eğlence olarak yürüyüşe çıkıyor. Gezintiyi tatlandırmak amacıyla kimisi bu bölgeye has çörekotu kahvesini yudumlar, kimisi bir kâse kar şerbetini tercih eder. Kar şerbeti yine Gölhisar’a özel bir tat. Kışı sert geçen yaylalarda ikinci veya üçüncü kardan sonra kocaman kuyular kazılır, içine o tertemiz kar doldurulur, iyice bastırılır ve iğne yapraklarıyla kapatılır. Bu kar, yazın sonuna kadar erimez. Şerbetçiler günlük kar ihtiyaçlarını jüt çuvallarıyla yayla kuyularından indirir; üzerine pekmez dökerek tüketiciye sunarlar. Eğer Gölhisar ziyaretiniz bir cumartesiye denk gelirse, canlı ve çeşidi bol pazarı gezdikten sonra bir Yörük çadırında kar şerbeti molası vermenizi tavsiye ederiz. Yine bir başka Gölhisar klasiği olan yaprak saç kavurmayı denemeden buradan ayrılmayın. İnce dilimlenmiş etin kızgın sac üstünde sadece 35 saniye kavrulması, bu yemeğin püf noktasıdır.
Teke yöresine dâhil olan Gölhisar, oldukça zengin bir halk kültürüne sahip. Halk ozanları, sipsi, kaval ve cura çalan müzisyenler, bu çalgıları ev atölyesinde imal eden emekli bir öğretmen, otantik kına gecesi kıyafetleriyle İbecik beldesinin kız folklor topluluğu, el dokuması kumaşlar ve geleneksel sanatlar, burada rastlayacağınız yöresel unsurlardan birkaçı...
Yazın ortasında Gölhisarlılar bunaltıcı sıcaklardan yaylalara kaçar. Baharda yemyeşil olan meralar hazirandan sonra sararıyorsa da yıl boyu onlarca pınardan su akıyor. Henüz hiçbir turistik altyapı, hatta bina veya elektrik olmayan yaylalarda şehirliler, doğal hayatı yaşama fırsatı buluyorlar. Gölhisar’a sadece 5 kilometre uzaklıkta bulunan Böğrüdelik Yaylası, yörenin en popüler piknik alanı. Daha yukarıdaki Armutlu Yaylası’nda şifa arayan vatandaşlar birkaç aylığına çadırlara yerleşiyor, yaz sebzeleri yetiştiriyor, serinliğin ve temiz havanın tadını çıkarıyorlar. Yaylaları birbirine bağlamak amacıyla yeni açılan toprak yol, bin 800 metrelere kadar çıkıyor ve nefes kesici ova manzaralarına açılıyor!
Bütün bunlar bir yana, Gölhisar’ı ziyaret etmenin en önemli nedeni bizce antik kent Kibyra’dır. Şehir merkezinin iki kilometre batısında Akdağ’ın eteklerindeki harabe kent, tek kelime ile olağanüstü! Roma İmparatorluğu döneminde yaklaşık 100 bin nüfusa sahip bu antik şehirde kısa süre öncesinde başlatılan kazılarda, görkemli ve son derece iyi muhafaza edilmiş yapılar gün ışığına çıktı. 2006’dan beri Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin arkeologlarından Yrd. Doç. Şükrü Özüdoğru ve coşkulu ekibi; kocaman bir stad (stadion), geniş bir çarşı (agora), oldukça büyük bir tiyatro ve hemen yanı başında yine 3 bin 600 kişiyi oturtabilen bir Müzik Evi/Meclis Binası’nı (odeion/bouleuterion) ortaya çıkardılar. Odeion’un sahne binası (skene) dimdik ayakta ve binanın önündeki geometrik desenlerden oluşan mozaik tamamen sağlam. Sahne bölümü (orkestra) bu yapının benzeri olmayan kısmıdır ama ne yazık ki zarar görmesin diye üzerinde bir metre kalınlığında bir mıcır tabakası var... Yine de orada olduğunu bilmek heyecan verici. Orkestranın zemininde tamamen kırmızı ve beyaz mermer parçalarından yapılmış olağanüstü güzellikte bir Medusa başı mozaiği döşeli! Antik kentin 1,5 metre yükseklikte, insanın içinde rahatça yürüyebileceği genişlikte bir kanalizasyon sistemine sahip olması ziyaretçide ayrı bir hayranlık uyandırıyor. Kazı başkanına bu arada özel bir teşekkür borcumuz var: henüz bilimsel yayını yapılmamasına rağmen  kazı alanını Skylife okurları için fotoğraflamamıza izin verdi.
Kibyra’dan çıkan önemli buluntular, stada giden anayolun kenarından  çıkarılmış gladyatörler kabartması başta olmak üzere, Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir.  Gölhisar/Kibyra'yı ajandanıza not etmenizi tavsiye ederiz. Bu harika yer, kesinlikle ziyaretinizi hak ediyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder